Mevzu, Güney Ege’nin doğa harikası koylarını istila eden
‘balık çiftlikleri’.
Fatih Çekirge yazdı defalarca, yıllar önce...
Sonra Sedat Ergin’in kaleminden, teknik detaylarıyla,
mevzuatın ayrıntılarıyla birlikte okuduk...
Mevzu, Güney Ege’nin doğa harikası koylarını istila eden
‘balık çiftlikleri’.
***
En son, birkaç gün önce Yurtsan Atakan değindi aynı konuya
Akşam Gazetesi’nde, şu cümlelerle başlayan yazısıyla:
“Bodrum’un balık çiftliklerinden arındırıldığı palavrasını kaç
yıldır yiyoruz farkında mısınız?
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın balık çiftliklerinin
tamamının Bodrum’dan taşındığına dair açıklaması üzerinden üç yıl geçti. O
günden bugüne medyada artık Bodrum’u, pardon Bodrum’un medyatik koylarını
kirleten balık çiftlikleriyle ilgili yazı ve haberlere rastlamıyoruz.
Çünkü Bodrum’daki balık çiftlikleri gerçekten de taşındılar.
Ama Bodrum’dan taşınmadılar, Bodrum içinde yer değiştirdiler sadece. Yaz
aylarında Bodrum’u mekan tutan magazin basınının yolunun düşmeyeceği Bodrum
koylarına taşındılar.”
Atakan çok haklı...
***
Bodrum bölgesindeki balık çiftlikleri artık Yalıkavak,
Türkbükü gibi ‘gözde’ beldelerin sularından, Güvercinlik ile Güllük arasındaki,
nispeten (ve şimdilik) daha az popüler maviliğe taşınmış durumda.
‘Güvercinlik - Didim - Güllük üçgeni’, adeta bir ‘Balık
çiftlikleri şeytan üçgeni’ son yıllarda.
Ben, kıyıdan, hakim bir tepeden baktığımda 20’ye yakınını
sayabilmiştim ama bir tanıdık, bölge üzerinde yaptığı uçuşta tam sayısını
tespit etmiş; Güllük Körfezi çevresinde tam 42 balık çiftliği varmış.
Çiftlik dediysem, küçük bir tesis diye düşünmeyin. Her biri,
bir adacık...
İrili ufaklı onlarca balıkçı teknesi, 24 saat mekik dokuyor
bu adacıklar ile Güllük limanı arasında. Üretilen balıkları taşıyorlar limana.
Oradan da, sadece yurt içine pazarlanmıyor bu balıklar.
Yakındaki Yunan Adaları’na da ihraç ediliyor. Yani ‘komşu’nun balık ihtiyacı da
bizim kıyılarımızı kirleten bu çiftliklerde üretilen balıklarla karşılanıyor.
Yunan Adaları’na giderseniz, uzo ya da şarabın yanında
yiyeceğiniz balıkların Türkiye’den geldiğini bilin.
Ve o balığı yerken bir de düşünün; “Yunanlı neden kendisi,
kendi sularında balık çiftliği kurmuyor da, maliyeti yüksek olmasına rağmen
balık ithal ediyor” diye.
Yunan adalarının sahillerindeki deniz suyu mu daha temiz,
yoksa Güllük Körfezi’ninki mi acaba?..
***
Çoğunlukla çipura ve levrek üretiliyor bu çiftliklerde.
Denizi seven ve naçizane ‘altı’nı bilen biri olarak, evet
kabul ediyorum; bu üretim olmasa, yiyecek balık bulamayacağız neredeyse.
Çünkü havanın ve karanın olduğu gibi, denizin de canına
okuduk, okuyoruz yıllardır el birliğiyle.
Ama denizde balık üretmenin kuralları var, kaideleri var,
kabul edilmiş uluslararası normları, sınırları var.
Bu iş adeta ‘organ mafyası’ usulleri ile yapılıyor bizde.
Tekneleriyle çiftliklere yakın seyredenlerin anlattığına
göre, çiftlik etrafında avlanan amatör balıkçı teknelerini engelleyip
uzaklaştırmak maksadıyla ‘silahlı görevliler’ bile var o adacıkların üstünde.
***
Durum vahametini anlayabilmeleri için ilgili / yetkili
siyasetçi ve bürokratları Güllük Körfezi‘ne davet ediyorum.
Önce havadan bir bölge turu atalım birlikte, denizin
üstünde.
Ardından da, takalım maske, şnorkel ve paletleri; suyun
içindeki manzarayı beraberce bir görelim.
Kağıt üzerindeki ‘kitabına uygun’ vaziyeti, altına imza
attıkları izin belgeleri ve saireyi sonra anlatsınlar hepimize.
Akşamına balıklar benden...
Kaynak: Sümder