Orkinos çiftliklerinin orkinoslara, diğer balıklara, denize
ve çevreye verdiği zarar giderek büyüyor. Sorunun nerede olduğunu ve neler
yapılabileceğini bianet’e anlatan Greenpeace’den Deniz Sözüdoğru’yu dinleyin.
En yüksek itirazlar uzun zamandır Çeşme'den yükseliyor:
"Denizde hayat kalmadı, orkinoslar denizi çok kirletiyor, çevre katliamı
yaşanıyor, su kirli, bu balıklara da insanlara da zararlı" deniyor.
Sorunun nerede olduğunu ve neler yapılabileceğini bianet'e
anlatan Greenpeace'den Deniz Sözüdoğru Çeşme'yle ilgili problemi şöyle
anlatıyor: "Gerence körfezi yapısı itibari ile kapalı bir körfez ve
çiftliklerin neredeyse tümü orada toplanmış durumda. Ayrıca aynı körfezde başka
balık çiftlikleri de bulunuyor ve yıllardır bölgeyi kirletiyorlar. Dolayısıyla
gözle görünür en fazla sorun Gerence-Çeşme'de yaşanıyor."
Bu konudaki en büyük sorunlardan biri elbette balık
çiftlikleriyle ilgili yönetmelikte.
Balık çiftliklerindeki dünya standardı, "İnsan
yaşamayan yerlerde, 100-200 metre çok kuvvetli akıntı alan denizlerde ve iki
yılda bir yer değiştirecekler" şeklinde.
Orkinos çiftliklerinde neler oluyor?
Sözüdoğru, yönetmelikle ilgili şunu söylüyor: "Yalnızca
kıyıdan uzaklık, derinlik ve akıntı hızı kriterleri ile sürdürülebilir
yetiştiricilik -akuakültür yapılamaz. Kaldı ki zaten Türkiye'de halen
'sürdürülebilir akuakültür' anlayışına dayalı bir yönetmelik veya politika yok.
Elimizdeki yalnızca balık çiftliklerinin yarattığı kirlenmeye karşı son derece
yetersiz ve hatta göstermelik bir uygulama."
Orkinos çiftliklerine gelince, Sözüdoğru'nun anlattığına
göre buralardaki asıl sorun yetiştirme değil, semirtme çiftlikleri olmaları.
Yani bu çiftliklerde orkinos yetiştirilmiyor, vahşi ortamından alınan
orkinoslar dört ila altı ay süre içinde bu kafeslerde semirtiliyor. Daha sonra
da hasat ediliyor. Dolayısıyla bu süreç, doğal stoklardan balığın yakalanması
temeline dayanıyor.
"Son derece hızlı, güçlü, hassas bir balık olan
Atlantik orkinosları göçmendir ve her yıl nisan ortasından itibaren Akdeniz'e
yumurtlamaya girerler ve tam da bu zamanda avlanılırlar. Saatte 50 mil gibi bir
hızla yüzebilen bu balığı en kolay avlama zamanı hayvanın havyarlı olduğu
zamandır, dolayısıyla daha üreme fırsatı verilmeden yakalanırlar."
5 metrelik orkinostan 3 santimlik sushi'ye
Sonra ne oluyor dersiniz?
O kocaman balıklar minik sushi ve sashimi'lere
dönüştürülüyorlar ya da konserve tonların içine sıkışıyorlar. Öncelikle en
büyük alıcı olan Japon pazarı için, daha sonra İspanya, İtalya, Fransa ve
Türkiye'nin başını çektiği Akdeniz ülkeleri tarafından avlanan orkinoslar bugün
artık yıllardır süren aşırı ve yasadışı avlanma nedeniyle tükenmenin eşiğinde.
Çiftliklerin zararı yalnızca orkinoslara değil.
Sözüdoğru, bu zararlara diğer balıklardan başlıyor.
"Çiftliklerdeki orkinosları besleyebilmek için daha küçük balık türlerine
ihtiyaç var, onları semirtmek için tonlarca başka balık avlanılıyor."
(Fotoğraf: Şubat 2012/Gerence)
En büyük kirliliği kesimler yaratıyor
Kirlilik sorunu ise, bunlara ek bir konu. Her ne kadar yılın
tamamında balık bulundurmasa da -genelde mayıstan aralık ayına kadar orkinoslar
çiftlikte tutuluyor, sonra hasat ediliyor- orkinosların boyutları çok büyük.
Boyları beş, altı metre, ağırlıkları ise 900 kilograma kadar
ulaşabiliyor. Normal olarak toplu tutulduklarında yarattıkları dışkı ve gıda
atıkları denizde kirlenmeye neden olabiliyor. Bunun Ayrıca hasat zamanı
kafeslerde yapılan kesimler de büyük bir kirlilik yaratıyor. Kesim zamanı
kafeslerde öldürülüp kanları tamamen akıtılıyor (kanının hızlı bir şekilde ve
tamamen akıtılması lezzeti açısından çok önemli.) Şirketlerin bazıları kesimi
kafeste değil, yükledikleri gemilerde kapalı yaptıklarını iddia etseler de yöre
halkı kıyıya vuran balık kafaları ve kanlardan şikâyetçi.
Sözüdoğru'nun belirttiğine göre, Uluslararası Atlantik
Orkinoslarını Koruma komisyonu (ICCAT) tarafından resmi olarak belirlenen
yıllık kota Türkiye için 2012 yılında 600 ton. Fakat Türkiye'deki çiftliklerin
kapasitesi 4000-5000 ton. Aradaki fark ise başka ülkelerden ithal edilerek
karşılanıyor ve bu da yasadışı avcılığı beraberinde getiriyor.
Koruma altına alınmaları gerek
Sözüdoğru, Türkiye'nin en önemli av sahasının Türkiye-Kıbrıs
arasındaki bölge olduğunu belirtiyor. "Çünkü bu alan orkinosların
Akdeniz'deki üreme alanlarından biri. Bu nedenle aslında tamamen koruma altına
alınması gereken bir deniz alanında her yıl onlarca tekne avlanıyor. Greenpeace
olarak orkinosların soyunun korunması için acilen yumurtlama alanlarının deniz
rezervi ilan edilerek koruma altına alınmasını istiyoruz."
Genel anlamda balık çiftlikleri, yarattığı dışkı ve yem
atıkları nedeniyle dip yapısında birikmeye ve zaman içerisinde oradaki
habitatın bozulmasına neden oluyor. Kullanılan yemlerin içeriği ve
antibiyotikler gibi doğal ortama verilmemesi gereken maddelerin kullanılması da
büyük tahribat yaratıyor.
Sözüdoğru, yetiştirilen balığın bölge denizine ait bir tür
olup olmamasının da önemli olduğunu belirtiyor. "Çiftliklerden her zaman
kaçan balık olur, bu balıklar hem hastalık taşıma riskine sahiptir, hem de
oraya ait bir tür değilse yerel ekosistemde bozulmalara yol açabilir."
Greenpeace çiftliklere tümden karşı değil
Greenpeace tüm balık çiftliklerine karşı değil. Elbette
sürdürülebilir akuakültür kriterlerine uymaları şartıyla... Halen Türkiye'de bu
kriterler uygulanmıyor ve hatta yasalarda bulunmuyor bile. O yüzden önce
yapılması gereken yasal düzenlemelerin doğru oturtulması, ondan sonra
akuakültüre yatırım yapılması.
Yani çok özetle, deniz ekosistemine zarar vermeyecek, yerel
habitatı etkilemeyecek (denizde ve kıyıda), başka deniz canlılarının yaşamını
riske sokmayacak, kullanılan yeminden yetiştirilen balık türüne kadar bu
özellikler gözetilerek işletilecek çiftlikler olmalı. Greenpeace'in bu konudaki
görüşlerini detaylı öğrenmek isteyenler burayı tıklayabilir.
Daha önce 2002'de, Çanakkale Assos'ta ki dalış yasağı olan
Kadırga koyuna orkinos havuzları kurulması üzerine çevre köylüleri,
başlattıkları hukuki mücadeleyi kazanmış ve havuzlar kapatılmıştı. (IC)
Işıl CİNMEN icinmen@bianet.org