Su hayvanı nedir?
Su hayvanı sözünü gördüğünüzde sizde nasıl bir çağrışım
yaptı bilemiyoruz ama bizim aklımıza gelen su aygırı, timsah, deniz
kaplumbağası, fok gibi çeşitli su canlıları oldu. 31 Ocak 2012 tarihli Resmi
Gazete‘de, Su Hayvanlarının Sağlık Koşulları ile Hastalıklarına Karşı Korunma
ve Mücadele Yönetmeliği yayımlandı. Su hayvanı sözü ile bu yönetmeliği görünce
tanışmış olduk.
Yönetmeliği inceleyip, su hayvanı ile kastedilenin su
ürünleri olduğunu anladığımızda hayretten ağzımız açık kaldı dersek, abartmış olmayız.
Söz konusu yönetmeliğin dayanak maddelerine baktığımızda, 5996 sayılı Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu yanında, 2006/88/ sayılı Konsey
Direktifi ve 2008/946 sayılı Komisyon Kararını görünce çok da hayret edecek bir
şey olmadığını anladık. Bu durum ülkesinin kurumlarından, kurumsal
geleneklerinden ve mevcut uygulamalardan bihaber bir anlayışın; her gördüğü AB
mevzuatını, mevcut duruma ve uygulamalara bakmadan, bunlara uyarlamadan,
çeviriden geldiği hali ile mevzuat haline getirme kolaycılığına kaçmasının yeni
bir örneğini gösteriyordu.
Söz konusu yönetmelik çalışmasını yapanların, su ürünleri
ile ilgili çıkan ilk genel düzenlemenin 1882 tarihli Zabıta-i Saydiye
Nizamnamesi olduğunu, bu nizamnamenin 1971 yılına kadar yürürlükte kaldığını
bilmelerini veya bu konuyu araştırmış olmalarını beklemiyoruz. Ama en azından
su ürünleri alanının terminolojisini kullanmalarını beklemek gibi bir hakkımız
olduğunu düşünüyoruz. Alanın yüz yılı aşkın geçmişi boyunca oluşturduğu
terminolojinin görmezden gelinip, yeni bir terminoloji oluşturulmaya
çalışılmasını "ama AB mevzuatında böyle" gibi bir gerekçenin arkasına
sığınılarak açıklanmasını anlamakta güçlük çekiyoruz.
Su ürünleri ile ilgili olarak 1938 yılında hazırlanan kanun
taslağının adının Su Mahsulleri Kanunu Layihası olduğu, 1941 yılındaki
tasarının Su Mahsulleri Kanun Tasarısı ve 1942 yılındaki tasarının Su Ürünleri
Kanun Tasarısı adını taşıdığının bilinmediğini hadi anlayabiliriz diyelim. 1971
yılında çıkan ve halen yürürlükte olan 1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu‘ndan
haberdar olunmaması düşünülemez. Ancak çıkarılan yönetmelikte ele alınan
konular ve terminoloji göz önüne alındığında, 1380 sayılı Kanunun hiç dikkate
alınmamış olması, bu konuda ihmalin ötesinde bir durum olduğunu gösteriyor.
Su ürünleri dememek için her gün yeni bir terim arayışının
şimdilik geldiği son noktayı gösteren bu durumun nerelere kadar varacağını
tahmin etmekte zorlanıyoruz. Yakın bir zamanda Su Ürünleri Kooperatifleri, Su
Hayvanı Kooperatifleri; Su Ürünleri Hali, Su Hayvanları Hali olarak
adlandırılmaya başlanılırsa şaşırmayacağız. Hatta bakarsınız Su Ürünleri
Kanunu‘nun adı Su Hayvanları Kanunu, Su Ürünleri Mühendislerinin adı da Su Hayvanı
Mühendisleri olarak değiştirilsin, Su Ürünleri Fakülteleri Veteriner
Fakültelerine bağlansın bile denebilir. Ne de olsa arkadan esen "Bakan
mesleğine torpil" rüzgârı var.
Sözcüklerini söyle, niyetinin ne olduğunu söyleyeyim.
Yönetmeliğe dayanak olarak gösterilen AB düzenlemeleri
içinde geçen "aquaculture production" ifadeleri su ürünleri üretimi
olarak çevrilmişken, aquaculture animal teriminin, hayvansal su ürünleri
yerine, su hayvanları olarak çevrilmiş olmasının mantığını anlamak mümkün
değildir. Bakanlığın kuruluşunu düzenleyen 639 sayılı KHK‘da Balıkçılık ve Su
Ürünleri Genel Müdürlüğü yeni bir birim olarak yer alıyordu. Kurulan Genel
Müdürlük, görev tanımı içindeki eksikliklere rağmen, yıllardır dile getirilen
beklentinin gerçekleşmiş olması nedeni ile sektör açısından olumlu bir gelişme
olarak algılanmıştı. Ancak 5996 sayılı Kanun ve ikincil mevzuatlarında ortaya
çıkan yaklaşım, anılan Genel Müdürlüğün içini boşaltmış, tabela bir Genel
Müdürlük haline getirmiştir. Su Hayvanlarının Sağlık Koşulları ile
Hastalıklarına Karşı Korunma ve Mücadele Yönetmeliğinin hazırlanışı ile ilgili
süreçte Genel Müdürlüğün dahli nedir, bilemiyoruz. Genel Müdürlük eğer
yönetmeliğin hazırlanışı ile ilgili sürecin içinde yer almış ve yönetmelik bu
hali ile çıkmışsa durum vahim, içinde yer almamışsa daha da vahimdir.
Bir çeviri yapıldığında öncelikle karşılığının ne olduğuna
bakılması, bulduğunuz karşılığın anlaşılırlığının, yaptığı çağrışımın kontrol
edilmesi gerekirken, bu dikkat çıkarılan yönetmelikte gösterilmemiştir.
Kastedileni anlatmaktan uzak, oldukça kaba ve itici "su hayvanı"
ibaresi ile geçmişte bu konuda yapılan adlandırmalar karşılaştırıldığında,
üzüntümüz bir kat daha artmaktadır. 1882 yılında çıkmış olan Zabıta-i Saydiye
Nizamnamesinde denizden elde edilen su ürünleri için kullanılan
"mahsulat-ı bahriye" ya da "mahsulat-i derya" terimlerini
gördüğümüzde, aklımıza bu duyarsızlığı gösterenlere en hafif deyimle
"yuh" demek dışında bir şey gelmiyor. Meslek taassubu akılları olduğu
kadar, vicdanları da kör edecek bir noktaya ulaşmıştır.
Farkındalık yaratmak mı, farklılık yaratmak mı?
Dikkatsizlik ve özensizlik sadece terimlerde değil,
ifadelerde de aynı şekilde devam ettirilmiştir. Yönetmeliğin Amaç başlıklı 1
inci maddesinin, birinci fıkrasının (b) bendi, "Yetiştiriciliği yapılan su
hayvanı hastalıkları için" diye başlamaktadır. Sanki dersiniz
yetiştiriciliği yapılan su ürünleri değil, su ürünlerinin hastalığı. Bend
içinde, "yetkili otoritenin, su ürünleri üretimi yapan işletmecilerin ve
bu endüstrideki tarafların farkındalığının ve hazırlığının artırılmasını"
ifadesi yer almaktadır. Türk Dil Kurumu tarafından "Yasa ve tüzüklerin
uygulanmasını sağlamak amacıyla hazırlanan, düzenleyici kuralların yazılı
olduğu resmî belge" diye tanımlanmış olan yönetmeliğin, bir proje imiş
gibi "farkındalığın" artırılması amacını taşıması, Türk hukuk
sistemine armağan edilmiş yeni bir yaklaşım olsa gerek. Öte yandan bendin ilk
kısmında herhangi bir şekilde "endüstriden" bahsedilmeden,
endüstrinin bahsedildiği ilk yerde, endüstri kelimesinin önünde "bu"
işaret sıfatına yer verilmiş olması, bu metni hazırlayanların Türkçe
konusundaki özensizliklerini gösteren küçük bir ayrıntıdır.
Aynı fıkranın (c) bendinde ise "Bazı su hayvanı hastalıklarının ortaya
çıktığından şüphe duyulması veya bu hastalıkların ortaya çıkması
durumunda" ifadesi bulunmaktadır. Hastalıkların ortaya çıktığından şüphe
duyulması ile hastalıkların ortaya çıkması, sonuç olarak hastalığın ortaya
çıkması sonrası bir süreci işaret etmektedir. Buradaki amaç hastalık öncesi bir
durumu işaret etmek ise, ifadenin "Bazı su hayvanı hastalıklarının ortaya
çıkmasından şüphe duyulması" diye başlaması gerekirdi. Özensizlik buradaki
ifadede de sürdürülmüş görülmektedir.
Fazla izin göz çıkarmaz, zengin gösterir
Yönetmeliğin 46 tanımdan oluşan 4 üncü maddesi, Bakanlığın
sözlük ilaveli mevzuat çalışmasının devam ettiğini göstermesi bakımından
şaşırtıcı olmamıştır. Yönetmeliğin Su ürünleri yetiştiricilik işletmesi ve
işleme tesislerine izin verilmesi başlıklı 5 inci maddesinin birinci fıkrasında,
"Her su ürünleri yetiştiricilik işletmesine yetkili otorite tarafından
(.......) izin verilir" hükmü yer almaktadır. Yetkili otorite 4 üncü
maddede; Bakanlık Teşkilatında görev yapan Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı,
Gıda ve Yem Kanunu (5996 sayılı Kanun) veya bu Yönetmelik çerçevesinde fiziksel
kontrolleri ve idari işleri yerine getirmekle yükümlü olan yetkiliyi veya bu
yetkilerin devredildiği otorite, olarak tanımlanmıştır. Zorunluluk getirilmiş
olmasına karşın, su ürünleri yetiştiricilik işletmesine izin verecek yetkili
otorite belirsizdir. Yetkili otorite tanımından kurum değil, kişi
anlaşılmaktadır. İzin işleminin kurumsal ve kamusal bir görev olduğu göz önüne
getirildiğinde, bunun nasıl olacağı açıklamaya muhtaç bir durumdur. Ayrıca yönetmeliğin dayanağı olan 5996 sayılı
Kanun‘da yetkili otoriteye ilişkin bir tanımlamaya yer verilmemiştir. Ne ve kim
olduğu belirgin olmamakla birlikte, kanuni dayanağı olmayan bir otoriteye,
yönetmelikle izin verme yetkisi dâhil, çok önemli görevler verilmiş olması,
hukuki olarak da bir sakatlığı göstermektedir.
1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu‘nun Yetiştiricilik başlıklı
13 üncü maddesinde, su ürünleri yetiştiricilik tesisleri kurmak isteyenlerin
Bakanlıktan izin alması zorunluluğu bulunmaktadır. 5996 sayılı Kanunun, 1380
sayılı Kanuna göre genel bir kanun olduğu ve su ürünleri yetiştiricilik
tesisleri için izin alınması gerekliliği 1380 sayılı Kanunda açıkça
belirtildiği için, su ürünleri yetiştiricilik işletmeleri için iznin 1380
sayılı Kanun kapsamında alınması gerekmektedir. 1986 yılına kadar istatistiki
önem taşımayan su ürünleri yetiştiriciliğinin, 2010 yılında eriştiği 167 bin
tonluk üretim değerine, 1380 sayılı Kanun kapsamında yapılan düzenlemelerle
ulaşılmıştır. Yetiştiricilik yapacak çiftliklerin, izin dâhil tüm işlemleri bu
kanun kapsamında yapılmıştır. Ancak çıkarılan yönetmelik, tüm bu gerçekleri yok
sayan, görmemezlikten gelen bir anlayışın ifadesidir.
Yönetmeliğin dayanakları arasında gösterilen 2006-88 sayılı
AB düzenlemesinin giriş bölümünün 13 üncü fıkrasının son bölümünde "Bu
ruhsatlandırma süreci, mümkün olduğu hallerde, Üye Devletlerin başka amaçlarla,
örneğin çevre mevzuatı çerçevesinde oluşturmuş olabileceği bir ruhsatlandırma
sistemiyle birleştirilmeli veya bu sistemin içine dâhil edilmelidir. Böylece,
bu ruhsatlandırma süreci su hayvanı üretim endüstrisine ilave bir yük teşkil
etmeyecektir" ifadesi yer almaktadır. Söz konusu düzenleme bırakın alanla
ilgili bir ruhsatlandırma sistemini, çevre mevzuatı çerçevesinde oluşturmuş bir
ruhsatlandırma sistemi varsa dahi, bu sistemin dikkate alınmasını önermektedir.
Yapılan her işi AB düzenlemelerine uyum ile açıklayanların
bu gerekçelerinin, sadece işlerine geldiklerinde kullandıkları bir bahane
olduğu, Su Hayvanlarının Sağlık Koşulları ile Hastalıklarına Karşı Korunma ve
Mücadele Yönetmeliği ile bir kez daha ortaya çıkmıştır. 2006-88 sayılı AB
düzenlemesinin giriş bölümünün 13 üncü fıkrasının son bölümünde yer alan ifade
görmezden gelinmiştir.
1380 sayılı Kanunun 13 üncü maddesi kapsamında izin alan
yetiştiricilik tesisleri ile ilgili bir izin ve kayıt sistemi olduğu göz önüne
alınacak olunursa, 2006-88 sayılı AB düzenlemesinin gereği olarak kayıt
bilgilerine ihtiyaç bulunuyorsa, bunun mevcut kayıt sistemine eklenmesi, gerek
kaynakların verimli kullanımı, gerekse üreticilerin mağduriyetinin önlenmesi ve
bürokrasi yaratılmaması açısından rasyonel bir yaklaşım olacaktır.
Sonuç olarak
Su Hayvanlarının Sağlık Koşulları ile Hastalıklarına Karşı
Korunma ve Mücadele Yönetmeliğinin su ürünleri yetiştiricilik tesislerine izin
verilmesi ile ilgili hükümleri 1380 sayılı Su Ürünleri Kanununa aykırı hususlar
içerdiğinden iptal edilmelidir. İzin ve su ürünleri yetiştiricilik tesisleri
ile ilgili hususlar 1380 sayılı Kanun ve uygulamaları dikkate alınarak yeniden
düzenlenmelidir.
ZMO - Haber